ece'ye masal, uyuyabilsin diye

not: bu masalda geçen isim ve olaylar tamamen gerçektir.

evvel zaman içinde, ismi koyu olan karanlıklar tanrısı varmış. bu tanrı geceleri gökyüzünün en koyu olduğu vakitlerde ortaya çıkar, insanları nedensiz yere korkutarak kendince eğlenirmiş. koyu tanrı'ya karşı koyabilecek tek tanrı olan aydınlık tanrısı hare bu saatlerde uykuda olduğu için koyu tanrı insanları istediği gibi korkutup, istediği kadar 
eğlenebiliyormuş. ta ki hare uykusundan uyanana kadar. günlerden bir gün hare’nin meleklerinden olan ışık ve huzme bir ölümlünün yakarışlarını duymuş. koyu tanrı'nın geceleri kendisini korkuttuğu için uyuyamadığını ve hare'nin bu işe bir çare, bir çözüm bulmasını istiyormuş. melekler durumu hare'ye iletmiş. olan biteni duyan hare bu işe çok sinirlenmiş çünkü koyu tanrı ancak kendisi olmadığında ortaya çıkıp ölümlüleri de ancak o zaman korkutabiliyormuş. hare bir süre düşündükten sonra bu duruma çok güzel bir çare bunlmuş. hemen kendi meleklerini; hayal tanrısı imge’nin yanına yollamış ve onlara dedirtmiş ki; "ölümlüleri koyu tanrı'nın gazabından korumamız gerek". imge hemen yapabileceklerini düşünerek bu işe bir çözüm bulmaya çayışmış.
 çok geçmeden, güneş batıp da hare uykuya daldığında imge ölümlüleri koyu tanrı'dan korumak adına; rüya‘yı yaratmış. 
ölümlüler bundan sonra gecenin en koyu vakitlerinde bu gazaptan rüyalar sayesinde kurtulabilmişler.
 tek yapmaları gereken; gözlerini yumup hayal tanrısı imge için dua etmeye yani; hayal kurmaya başlamalarıymış.
 bu duayı fark eden imge‘de, onlara rüya melekleri olan bilinçaltı ve bilinçötesi meleklerini gönderip ölümlüleri koyu tanrı’nın gazabından kurtarmaya başlamış.
 


nağmeler; şah damarımdan

bir roman yazsaydım eğer adı kesinlikle bu olurdu... sen duyuyor musun adım adım ilerleyişini damarlarımda... ne kadar hızlı attırıryordun kalbimi oysa, duyamıyor olman ne acı.
bırak,bır kulağından girer bir kulağından çıkar cümlelerim eminim. dokunuşlarım... ya dokunuşlarım o seslerin en büyüğünden bır kaos yaratamadı mı içinde?.. midene ağrılar kalbinde çarpmalar olmadı mı benim gibi söylesene... ne anlamı var gürültüsü sadece bana dinlendirici geldikten sonra bu senfoninin. uyu sessizce, arada sıçrayışların, hayatında hep ürkerek kaçtığın köşeleri gizlemekten... masal anlatıp saçlarımı okşa bari... bildik cümleler de olsa senin ağızından dökülürken hepsi farklı akılda kalıcı bir melodi kadar anlamlı benim için... sen de uyu ama bır müddet sonra nefesini dinlemeye uyanacağım sana, kalbini dinleyecegim... gördüğün rüyaların nabzını tutacağım şah damarından...

ardışık sayıklamalar halinden

uykudayım. tüm sarsıntılara rağmen ağırlığını yitirmeyen, direnen ve hepsinin ötesinde eski gün'e bir başkaldırıyı sunan bilinçaltımdaki ardışık sayıklamalardayım, fazlasıyla. sağır, sağırlığın üstünde, üstünde ve sonrasında hepsinin. sinestezik bir tecrübenin içinde renkleniyorum. gözlerimin işitmediği renkleri nedensiz işitmeye çabalıyorum. aslında ben biraz ele geçirme, az biraz değer ve anlam, yani aslında ben çokça zoru arzuluyorum. tıpkı midemin bulanması, sana yürüdüğüm zamanlarda, tıpkı senin durduğun, benim yürümemin midemi bulandıması gibi. peşisıra akan hayatın nimetlerini oturduğum yerden beklemem gibi, istemsiz ve bilinçsiz. yorgun ve ağır... anlamını arayana, anlamını vermeye çalışmak gibi. tüm bu gibilemelerin ardına sarkabilmek gibi. demeliyim diyorum, vücuduma değen suyun huzuruna eş değer sesi, saatin tik ve tak'larını, melodilerini yani, yani sessiz gecenin kendi üslubunca yarattığı orkestrayı demeliyim diyorum. vazgeçmek bir refleks olabilir, sayıklamak bir karşırefleks. nefes almak, havayla ciğerlerin arasında olmalı sanıyorum. tabii ki baştan yanılıyorum. önemi yok, hepsinin üstüne uyuyabilirim. ah şu mayhoş ışık olmasa, istemsiz korkutan karnlıkta sıkışıp kalmasam... ve bilsem neye uyduğumu, hangisine, hangisine neden. bunların seninle bir alakası var sanma, uyurken yalnızım, uyandığımda hangi boş arayışa sevkedebilirim zihnimi. sakın üstüne alınma. bir başkasını arıyor olabilirim, buldum; olabilirim. uçma denemeleri, boşluğa terketme bedenlerini, birkaç rekat imkansızı imkanlı kılmak denemesi, hepsi hepsi. rüya olamayacak kadar gerçek, gerçek olamayacak kadar rüya diye basit bir cümle kurarım, hadi kurdum diyelim, rüya mı gerçek mi. ve uçuyorum diyelim, üstelik rüzgar sıyrılmıyor bedenimin duvarlarından yahut yüzümden ve sairelerden ve, sairelerden. rüzgar içimden geçiyor benim, ben rüzgarın içinde anlamlanabiliyorum. hücrelerim bu şiddetle mi kımıldanıyor yoksa ben mi kararsızım, biraz aşk denilebilir buna gene de... önemi yok dedim, dedim arkasındayım uyanamadıklarımın. eski gün'e başkaldırıyorum, yeni gün benim. yeni bir el dönüyor adaletsiz bir kumar masasında. tek bir koz, bu son şans. fakat yenilmez bir kart var elimde, bu sefer hayat kaybedecek ben kazanıcağım. hayat hamlesini yapıyor. ve ben ortaya kendimi koyuyorum...